YÖNETMELİK, KONTROLLER VE DEĞERLENDİRMELER

2008.02.11 SON ÇIKAN YÖNETMELİK VE GENEL DEĞERLENDİRME

ASANSÖR HABER DERGİSİ RÖPORTAJI 2008.02

SERDAR TAVASLIOĞLU

SORULARIMIZ

SERDAR BEY, ASANSÖR SEKTÖRÜNÜN YAKINDAN TANIDIĞI BİRİSİNİZ. ANCAK YİNE DE KENDİNİZ HAKKINDA BİRAZ DAHA AYRINTILI BİLGİ VERİR MİSİNİZ? KİMDİR SERDAR TAVASLIOĞLU?

 1980 yılında ODTÜ Elektrik Mühendisliği Sanayi Elektroniği ve Motor Kontrol Bölümünden mezun oldum. Okul sonrası Tariş Tamir Atölyesinde işe başladım. Bu bölüm Tariş’in bütün fabrikalarının bakım ve arızalarından sorumlu bir bölümdü. Önce fabrikaların bakım ve arızaları ile işe başladım. Arkasından Alaşehir Entegre Üzüm Tesisinin kurulmasında elektrik sorumlusu olarak görev aldım. Daha sonra Tariş Çiğli İplik Fabrikasının Elektrik şefliğini yaptım. Tariş’te geçirdiğim bu dönemi, elektrik ve mekanik olarak ayrı bir eğitim dönemim olarak kabul ediyorum. İlk başta çok zorlandığım ama elektrik, elektronik ve mekanik olarak kendimi geliştirdiğim zevkli bir dönemdi. 1981 yılının ortalarında 5 arkadaş bir araya gelerek Astaş Asansörlerini kurduk. Gerektiğinde montör, gerektiğinde mühendis olarak görev yaptım. Güzel çalışmalar yaptık. Mesela Türkiye’de ilk telefon röleli yerli 20 kat dubleks panoyu uyguladık. 400 den fazla 6-8 bacaklı rölenin kullanıldığı pek akıl karı bir iş değildi ama güzel çalıştı. Arada inşaat işleri ile uğraştığım bir dönemden sonra, 1996 yılında Serkon Ltd. Şti. kurdum. Serkon Ltd. Şti. Asansör ve Makine Emniyeti Direktifi ile Kalite Yönetim Sistemi konusunda danışmanlık görevi yürüten bir firma, bende müdürlüğünü yapıyorum. Bu görevi yürütürken ayrıca asansör kontrollerinin uygulanması ve eğitimlerinde görev aldım. Kontrollerin sürekliliği, kriterlerin oluşması ve kabullenilmesi için uzun bir süre çalışılması gerekti. Bu eğitimlerin yanına, gittiğimiz bölgelerde geçiş döneminin kolaylaşması için CE anlatımlarını da katmaya çalıştık. Bu dönem yapılan gerek standart, gerekse yönetmelik tartışmalarının hepimiz için çok faydalı olduğunu, bu günlere yansıyan bir alt yapı oluşmasında yardımcı olduğunu görüyorum. “Elektrik Mühendisleri İçin Yapı Denetim Kriterleri” ve “Asansörde Pratik Bilgiler” isimli iki yayınım var. “Asansörde Pratik Bilgiler” kitabının baskısı bitince, günümüz şartlarına göre değiştirip, genişleterek “Asansör Uygulamaları” diye yeniden yayınladım. Ayrıca fırsat buldukça makaleler yazmaya, asansör tasarım programı geliştirme faaliyetine katılmaya çalışıyorum. Şu an asansör firmalarına ve mekanik komponent üreticilerine gerek teknik standart uygulamaları gerekse kalite yönetim sistemleri konusunda danışmanlık hizmeti veriyorum.

STANDARTLAR KONUSUNDA BİR HAYLİ KAFA KARIŞIKLIĞI VAR SEKTÖRDE. BU KONUDA NELER DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Standartlar konusunda bir kafa karışıklığı olması mümkün değil. Standartlar gerçekten konusunda uzman, uygulamayı ve teoriyi iyi bilen sektör mensuplarınca hazırlanıyor. Organize bir çalışma yürütüyorlar. Son yıllarda oluşan kazaları dikkate alarak çözümler öneriyorlar. Bir örnek vereyim. EN 80 standardını ilk okuduğumda, risk sıralamasına çok şaşırmıştım.  Asansörün etek saçı ve kabin üstü korkuluğu risk sıralamasında en başa konmuş, ilk yapılması gereken iyileştirme olarak ele alınmıştı. Hâlbuki güvenlik tertibatlarındaki (paraşüt sistemi) düzeltme 5 yıl içinde yapılacak işlerin arasındaydı. İlk bakışta bana çok anlamsız gelen bu sıralama, biraz daha araştırınca yerine oturdu. Asansörde oluşan kazaların büyük kısmı kurtarma işlemi sırasında ve bakım faaliyeti yürütülürken kuyuya düşme sonucu oluşuyordu. Hâlbuki halat kopması sonucu oluşmuş kaza neredeyse yok denecek kadar azdı. Bu durumda etek saçının ve kabin üstü korumanın öncelikli olması mantıklı ve zorunlu hale gelmekteydi. Bu örnekte olduğu gibi bir standartta ilk bakışta kavrayamadığımız bir yaklaşım olabilir ama bazı şeyleri kesinlikle göz önünde tutmak gerekir.

  1. Bazılarını yakından tanıma fırsatını bulduğum standart yazım komitesindeki kişilerin çoğunluğu, yıllarını bu işe vermiş tecrübeli sektör temsilcilerinden oluşmaktadır. Gereksiz olduğunu düşündükleri fazladan bir cıvatayı bile standarda koymazlar. Ancak risk olarak göz önüne alınması zorunlu olan şıklar standartta dikkate alınır.
  2. Birçoğu uygulamadan gelmiş ve teorik olarak kendilerini yetiştirmiş kişilerdir. Teknolojiyi yakından bilmektedirler çünkü ya teknolojiyi yaratan firmaların mensuplarıdır yada bu firmaları denetleyen kurumlarda çalışmaktadırlar. Gereksiz veya yanlış bilgiden bahsetmek çok doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
  3. Yılların getirdiği olgunlukla, sektör mensubu olmalarına rağmen kamu yararı ve güvenliğini ön plana alıp gerekli gördükleri her noktayı eksiksiz olarak ortaya koymaktadırlar. Komite çalışmalarında sektör şapkalarını çıkarıp, kamu görevlisi şapkalarını takmaktadırlar. Daha sonra yapılan veya yazılanları sektör şapkalarını giyerek değerlendirmektedirler. Standartta yazılmış her cümle üstünde uzun tartışma yapılarak yazılmıştır. Gereksiz ve anlamı olmayan bir tek satır değil, kelime bile yoktur.

Bu durumda suçu standartlarda aramak biraz yanlış olur. İlk bakışta bize anlamsız gelebilecek bir yaklaşım, yazılanın anlamsız olduğundan değil, bizim o konudaki az bilgimizden kaynaklanabilir. Muhakkak ki standartlarda değerlendirmeye tabi tutulmalıdır ama yöntem tartışma ve değerlendirme olmalıdır. Direkt olarak yanlıştan bahsetmenin doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum.

Dikkat edin bir çok konuşmada arkadaşlar söze “bana göre ….” diye başlarlar. Bu yaklaşımın altında çoğunlukla Standardların ve Yönetmeliklerin iyi incelenmemesi veya bilinmemesi yatmaktadır. Artık “bize veya bana göre” değil, yazılı kurallara göre bir uygulamanın olması gerektiğini kabul etmemiz, bilmemiz gerekiyor.

SON ÇIKAN YÖNETMELİK’LE İLGİLİ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR? SEKTÖRÜN EN ÖNEMLİ SORUNU NEDİR SİZCE? ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİZİ ÖĞRENEBİLİR MİYİZ?

            Bana böyle bir soru sormanız çok riskli. Umarım pişman olmazsınız çünkü bu konuda saatlerce konuşabilirim. Çok uzatırsam lütfen beni uyarın. Bu konuda yönetmeliğe yaklaşımda bir anlam karışıklığı olduğunu düşünüyorum. İki nokta tam olarak birbirinden ayrılmalıdır. Birincisi “piyasaya arz”, diğeri ise “işletmeye alma”.

Herkesin bildiği gibi “piyasaya arz” direktifte belirtilmiştir. Direktif bu konuda üç noktanın üzerinde özellikle durur.

  1. Tasarım
  2. Uygulama
  3. Son kontrol ve CE işaretinin konması

Direktifin üzerinde durduğu bu noktalar ince ayrıntılarına kadar anlatılmıştır. Ama bizde eski alışkanlıklara bağdaştırma çabası sonucuna bağlı olarak, sanki biraz karışıyor gibime geliyor. Bir kişi veya kuruluşun bir asansörü satma hakkını elde etmesi veya satmak talebiyle ortaya çıkması için bu üç şartı yerine getirmeyi taahhüt etmesi ve sorumluluğu üstlenmesi yeterlidir. Bu yüzden daha başta “Asansör Monte Eden” terimine karşı çıktım. Zaten direktifte kullanılan “installer” karşılığının bu olmadığını düşünüyorum. “Asansör monte eden” yerine “asansör yapımcısı”, “asansör firması” veya “asansör taahhüt eden” gibi bir terimin kullanılması daha uygun olur diye düşünüyorum. Çünkü burada esas hedeflenen, asansörün gerek koşulan şartlarda sorumluluğunun üstlenilmesidir. “Monte eden” anlam olarak “constructor”  kelimesine karşılık gelir ve çok farklı bir anlam ifade eder diye düşünüyorum.

            Asansör yapımcısının bu üç şartı yerine getirme zorunluluğu ve hukuki konumu ile cezaların oluşma şartları direktifin ana metninde belirtilmiştir. Bu şartların nasıl yerine getirileceği ise Eklerde ve Modül tanımlarında belirtilmiştir. Her büyüklükte firma için bir çözüm önerilmiştir.

Küçük ve orta boy firmalarda, pahalı bir iş olan tasarım ekibini firma bünyesinde bulundurma zorunluluğunu ortadan kaldırmak için Modül B uygulaması getirilmiştir (özel durumlar için Modül G). Bu modülü uygulayan orta ve küçük firmalar tasarımı dışarıdan satın alabilirler.  Bu anlamda firma bünyesinde tasarım ekibi bulundurulmasına gerek yoktur. Ancak bünyesinde devamlı tasarım ekibi bulunduran firmalar Modül H uygulaması yapar. Bu modülün özelliği, tasarım kabiliyetinin firmada devamlı olarak bulundurulacağı taahhüdüdür. Tasarım dışarıdan satın alınabilir (Modül G) ama firmada tasarım kabiliyetinin devamı esas alınmıştır. Görüldüğü gibi ister küçük veya orta boy olun dışarıdan satın alın, ister daha büyük olun bünyenizde çözün, ama bir asansör yapılmadan önce tasarım yapılmalı, çözümün güvenli olduğu onaylanmalı ve sonra uygulamaya geçilmelidir. Tasarım zorunlu olan birinci adımdır. Yeni bir yetkilendirme şekli olmadığı sürece de, ülkemizde bu konuda kanunen yetkilendirilmiş kişiler mühendislerdir. Günümüz teknoloji şartlarında hala bunun tartışılmaya açılmasını kabul etmek veya yüksek sesle söyleyememek bana çokta anlamlı gelmiyor. Tasarımı mühendislerin yapması ile, mühendislerin firma bünyesinde olmaları farklı şeylerdir. Birbirine karıştırılmaması gerekir.

Asansör yapılan tasarıma uygun olarak yetkili montörlerce “constructor” monte edilmelidir. Montörlerin de firma bünyesinde olmaları gerekmez. Bu gün Avrupa’da çok yaygın olarak gördüğümüz taşeron montaj firmaları uygulaması vardır. Burada önemli olan montörlerin yapılan tasarım ve projeyi okuyabilecek, montaj talimatlarını iyi bilen yetkili kişiler olmalarıdır. Tasarımı yetkili mühendis yapar, asansörü yetkili montör yapar. Montör mukavemet hesabı ve proje yapmaya, mühendiste ray çekmeye heveslenirse işlerin karışacağı açıktır. Herkes kendi yetki alanında sorumluluğunu bilir, işini iyi yaparsa hiçbir sorunda çıkmaz. 5544 Sayılı Kanunla ülkemizde de bu konuda adımlar başlamıştır. Kısa bir süre içinde bu konuda gelişmeler sağlanacağını ve yetki tartışmalarının rayına oturacağını düşünüyorum.

Yapılmış her asansör, yetkili bir son kontrolcü tarafından kontrol edilmeli ve Ek 1 de söz edilen güvenlik seviyesinin sağlandığı konusunda onaylanmalıdır. Ek 1 de söz edilen güvenlik seviyesini yakalamanın en kolay yolu EN 81/1-2 standardı şartlarını sağlamaktır. Bu kontrol, montajı ve yapılan mukavemet hesaplarını da kapsamalıdır. Son kontrolü yapacak asansör yetkilisini (bu konuda yetkilendirilmiş bir mühendis olması gerekir) firma bünyesinde bulundurmayanlar, bu kontrolü Onaylanmış Kuruluşa yaptırabilirler (Modül F). Bünyesinde sadece bir kontrol mühendisi bulunduranlar Modül D veya Modül E yi kullanabilirler. Bu tür firmalarda tasarım dışarıdan alınmasına rağmen son kontrol firmaca yapılabilir. Modül H yi kullanan ve bünyesinde tasarım yetkili mühendisleri bulunduranlar, son kontrollerini bu mühendislere yaptırabilirler. Son kontrolü yapılan ve güvenli olduğu saptanan asansöre, bu işlemleri yapmayı taahhüt etmiş ve sorumluluğu kabul eden kişi veya kuruluşça, Onaylanmış Kuruluş onayına bağlı olarak CE işareti konur.

Direktifin bütün söylediği ve zorunlu kıldığı budur. Bir asansörün piyasaya arz edilebilmesi yani satış yapılabilmesi için, sorumluluğu üstlenen kişi veya kuruluşa üç adımın gerçekleştirilmesi şartı getirilmiş ve bunun nasıl yapılacağı ayrıntılı olarak Eklerde belirtilmiştir. Bu işlemlerin yapıldığının kanıtı olarak ta, asansöre yapım sorumluluğunu alan kişilerce CE işareti konur. Dikkat edilirse Direktifin firmaya zorunlu tuttuğu olay gerekli adımları gerçekleştirmesi ve sorumluluğu almasıdır. Firma yetkili olmak kaydı ile tasarımıda, montajıda, son kotrolüde dışarıdan temin edebilir. Bunların hepsinin firma bünyesinde olması şartı ancak Modül H kullanan firmalar için konmuştur.

Bu noktaya kadar alan ve satana Onaylanmış Kuruluşun istediği tasarımın yapılması ve güvenliğin sağlanması şartından başka kimse karışmamıştır. Bu aşamada, bünyedeki personel yerine yetkili kişilerce (yetkili tasarımcı, yetkili montör, yetkili son kontrolcü gibi) işlerin yapılması ve bunun kanıtlanması şartı esas alınmıştır. Asansörü taahhüt eden, piyasaya arzın şartlarını sağlayarak asansörünü satmıştır. Serbest ticaret gerçekleşmiş, buna engel olunmamış ve denetim bağımsız uzman Onaylanmış Kuruluşlarca yapılmıştır. Bu şartların gerçekleşmesi ile Direktif şartları yerine getirilmiş sayılır ve direktifin yetki alanı biter. Direktif şartlarından bir sapma olup olmadığı “Piyasa Gözetimi ve Denetimi” ile sağlanacaktır.

İşin bundan sonrasında “işletmeye alma” aşaması başlar. Direktif çok açık bir şekilde, bunun Ulusal bir konu olduğunu ve karışmadığını belirtmiştir. Avrupa Ülkelerini incelediğimizde de her ülkede farklı bir uygulama olduğunu görüyoruz. Almanya, Avusturya gibi 6 ülkede işletmeye almadan önce son kontrol niteliğinde (TUV ler ve benzer kuruluşlarca) tam bir kontrol yapılmaktadır. Diğer bazı ülkelerde “bina uygunluk kontrolü” adı ile makine dairesi, güvenlik boşlukları CE li komponentlerin kullanıldığı gibi konuları içeren daha az maddeli bir kontrol yapılmaktadır. Bazılarında ise yetkili mahalli otoritelerin denetimleri söz konusudur. Ama hepsinde de ortak olan, asansörün bina ihtiyaçlarını karşıladığının kontrolünün yapılmasıdır. Çünkü artık iş, alan ve satanın ticareti dışında, bir binanın ihtiyaçlarının karşılanması, yani binayı kullanacak olanlara imar kanununda bahsedilen şartların sağlandığının kontrolüne gelmiştir. Bu noktada artık ticari bir olay olmaktan çıkmış ve kamu yararı ve hukukunu ilgilendiren bir durum haline gelmiştir. Bundan sonrası (özellikle Türkiye’de ve Akdeniz ülkelerinde) serbest olamaz, olmamalıdır da.

Her ülkede, imar kanununda belirtilen kat üstünde bina yapılabilmesi için, trafik hesabında belirtilen kapasiteye sahip ve imar kanununda belirtilen özellikleri taşıyan asansör bulunması zorunludur. Asansör bir konfor aracı değil, binanın zorunlu bir ekidir ve oturma ruhsatının alınmasının ön şartlarından birisidir. Açıktır ki binaya oturma izni verecek olan kuruluşun bu kontrolleri yapması gerekir. Nasıl ki, merdivenleri, çatıyı, bacayı kontrol ediyorsa, elektrik tesisatını, sıhhi tesisatı ve asansörleri de kontrol etmesi gerekir. Bunlar binanın ayrılmaz parçalarıdır ve binaya uygun izni verilebilmesi için imar şartlarına tabi olmaları gerekir. İnşaat hesapları yapılmamış veya imar şartlarına aykırı yapılmış bir binaya izin vermek ne kadar kabul edilemezse, hesapları ve kontrolü yapılmamış bir asansöre sahip binaya da izin vermek aynı şekilde kabul edilmemelidir. Burada üç noktanın üzerinde durmak istiyorum.

  1. İmar kanunu açık ve zorunlu olarak binada yapılacak her tesisatın projesini ister. Zaten günümüzde projesiz bir uygulamanın yapılabileceğini savunmak çağ dışılık olur. İmar kanunu haklı olarak diğer tesisatlarda olduğu gibi asansöre ait uygulama projelerini de istemektedir. Bu projeleri, asansör firmasının yapmak zorunda olduğu güvenlik çözümlerini içeren tasarım ile karıştırmamak gerekir. Nasıl ki yapılarda elektrik ve sıhhi tesisat projeleri baştan hazırlanıyor ve uygulamada bir farklılık olmadığı sürece geçerli kalıyorsa, asansör projeleri de (Avrupa’da birçok yerde olduğu gibi) baştan hazırlanabilir. Burada bence işi karıştıran Avan Proje uygulamasının devam etmesidir. Uygulama projesinin baştan çizilmemesi birçok tartışmayı beraberinde getirmektedir. Ancak bu projeler direktifte bahsedilen tasarım ile aynı şey değildir ve asansör yapımcısının bünyesinde bulunan mühendislerce yapılması zorunluluğu aranmamalıdır. Projeler diğer tesisatlarda olduğu gibi baştanda yapılmış olabilir. Direktif Modül B uygulayanlara tasarımı dışarıdan satın alma hakkı verirken, bu noktaya gelindiğinde her firma bünyesinde iki mühendis bulundurma zorunluluğunun olması, bence Direktifle çokta uyumlu bir durum değildir. Diğer iş kollarında olduğu gibi, asansörde de tasarım haricinde uygulama projeleri, konusunda SMM sahibi mühendislerden satın alınabilmelidir. Asansör uygulama projelerinin firmadaki mühendislerce çizilme şartı, sadece asansör sektöründe görülen, biraz haksız bir uygulamadır. Modül H uygulayan ve tasarımı yapacağını taahhüt eden firmalarda bu aranabilir ama bunun sorumlusu kendi tasarım yetkisini asansör firmasına veren Onaylanmış Kuruluştur. En riskli ürün guruplarında bile, tasarım ve projelerin dışarıdan satın alınmasını kabul edip, sadece asansörde firma durumuna bakmadan hepsinden iki SMM mühendis çalıştırma şartını aramak bence pek hakkaniyetli bir uygulama olmamaktadır. Tabiki asansör uygulama projeleri yapılmalıdır. Proje yapanların mühendis ve yetkili olduğunun kontrolü için Oda onayları da olmalıdır. Yetkili montör tanımı ve yetkilendirmesi yapılıncaya kadar montaj uygulama sorumlusu bir firma fenni mesul mühendiside olmalıdır. Ama proje müelliflerinin illa firma bünyesinde olmalarının aranması, özellikle küçük ve orta boy firmalar için pek uygun bir yaklaşım olmamaktadır. Uygulamada da pek başarılı olduğu söylenemez. Oturma raporu almak için gerekli şartları hazırlamak, asansör firmasının değil müteahhidin işi olarak kabul edilmelidir.
  2. İşletmeye alınacak asansörlerin trafik hesabında bahsedilen kapasiteyi karşıladığının ve binaya uygun olarak monte edildiğinin kontrolü yapılmalıdır. Asansörün CE li ve güvenli kabul edilmesi ile binaya uygun monte edilmiş ve bina gereklerini karşılıyor olması farklı şeylerdir. Birisi ticari diğeri kamusal bir olaydır. Her asansör işletmeye alınmadan önce binaya uygun montajı için aşağıdaki şartları sağlamış olmalıdır.
  1. Üzerinde CE işaretlemesi yapılmış olmalıdır.
  2. Yapımcısının uygunluk beyanı ve uygulanan modül sertifikası olmalıdır.
  3. Asansör kullanma kılavuzu, seyir defteri, mukavemet hesapları ve estelasyon planları yapımcı tarafından teslim edilmiş olmalıdır.
  4. Sanayi Malları Satış Sonrası Hizmet Yeterlilik Belgesi ve Garanti Belgesi sahibi bir asansör firmasınca bakımı üstlenilmiş olmalıdır.
  5. Yönetmelikte bahsedilen ve asansör firması uygunluk beyanı kapsamı dışında olan güvenlik komponentlerinin CE işaretleri ve belgeleri olmalıdır.
  6. Yetkili SMM sahibi mühendislerce bina uygulama projeleri yapılmış olmalıdır.
  7. Trafik hesabında belirtilen taşıma kapasitelerini karşılıyor olmalıdır.
  8. Bina uygunluğu sağlanmış olmalıdır. Bunun için
    1. Makine dairesine ulaşım, havalandırma, makine dairesi aydınlatması, kat sahanlıkları aydınlatması
    1. makine dairesi giriş, geçiş, yükseklikler, korumalar, kurtarma operasyonu için işaretlemeler
    1. kabin etek saçı, kapı açma delikleri ve kabin korumaları
    1. kuyu alt ve üst güvenlik boşluklarının yeterliliği
    1. kuyu aydınlatması, kuyuya giriş, kuyu dibi izolasyonu, merdiven ve separatör
    1. ray, konsol duvar sabitlemeleri ve güvenlik aralıkları
    1. kuyu içi yönetmelik şartları (sıva gibi), kuyuda başka tesisat varlığı
    1. varsa binaya ait imar zorunlulukları (yangın, deprem, engelli asansörü gibi)
    1. yapılmışsa risk analizleri, uyarılar, işaretlemeler

uygun şekilde sağlanmış veya yapılmış olduğunun kontrolü yapılmalıdır.

3. Kontrol ve denetimlere karşı olmamak gerekir. Bunun direktifin ruhu ile uyuşmadığı gibi itirazlar yükselmektedir. Bu alan direktifin alanı içinde değildir, bu yüzden ruhu ile de alakası yoktur. İkincisi, birçok ülke işletmeye alma denetimlerini uygularken bizim neden uygulamaktan kaçınmamız gerektiğini kim açıklayabilir. Bir çok bölgede eski TSE uygulamasına benzer uygulamalar yapılıyor. CE Sertifikanızı gösteriyorsunuz ve size asansör uygun belgesi veriyorlar. Ama eğitim yapmak için asansör aradığımızda CE’li olmasından vazgeçtim, komponentleri tam kullanılmış (bazılarında paraşüt ve regülatör bile yok) asansör bulmakta zorluk çekiyoruz. Bunların ötesinde üzerinde önemle durulması gereken iki nokta var.

a. Maalesef CE uygulamasında istediğimiz ciddiyeti yakalayamadık. Neredeyse eski uygulamayı arar hale geldik. Gerçekten çok ciddiyetsiz uygulamalar yapılabiliyor. Bu tür denetimler en azından birçok kötü uygulamayı önleyici durumda olacaktır. Sektörün önünde ciddi bir haksız rekabet söz konusudur ve iyi firmaları geriletecek bir duruma gelmiştir. Herkesin bildiği gibi çok kolay alınmış belgeleri olan ve asansörleri eski şekliyle yapmaya devam eden firmalar, diğerlerine göre daha ucuz maliyetlerle düşük teklifler verebilmektedir. Bu da iyi firmaları, tekliflerini aşağı çekme konusunda zorlamakta ve daha ucuz malzemelere yöneltmektedir. Bu gidiş sadece iyi firmaları değil, iyi komponent üreticilerini de zorlar bir duruma gelmiştir. Sayısal ilerlemeye rağmen, toplam kalitede bir gerileme içine girmeye başladığımızı düşünüyorum. Buda gelecek için hiç iyi sinyaller vermiyor. Bu gidişle Direktifin ruhu derken yakında sektörün ruhuna dua okumak zorunda kalacağımızdan korkuyorum.

b. Her ülke kendi yapısını ve insanını dikkate alarak hukuk uygulaması yapar. “Bu Avrupa’da böyle değil” diye başlayan itirazları anlamakta zorluk çekiyorum. Biz Avrupa’lı gibi düşünmüyoruz, bu yüzden aynı şartları taşıyan bir ulusal hukukumuz olamaz. Kabul etmemiz gerek ki bizim, hukuk açıklarını arayıp bulmak ve uygulamayı delmek gibi özel bir kabiliyetimiz var. Avrupalının dünyaya bakış ve yaşamı kabul edişleri ile bizimkinin farklı olduğunu herhalde kabul etmeliyiz. Hangisinin iyi olduğu tartışılır ama bu konuda kendimize uygun bir hukuku kabul etmemiz kadar doğal bir şey olamaz. Bu uygulama bize ve sektörümüze katkı koyacak, bizi ilerletecek bir hukuk olmalıdır. Bizi gerileteceğini gördüğümüz bir uygulamayı hangi bahane ile olursa olsun, savunmanın veya uygulanmasının devam etmesini istemenin bir mantığı olduğunu düşünemiyorum

        Bakanlığın son dönemde Piyasa Gözetimi ve Denetimi ile ilgili çalışmalarının olduğunu biliyorum. Umarım gecikmeden onlarda bir taraftan bu çalışmaları başlatırlar ve gittikçe can yakmaya başlayan haksız rekabet bir nebze hafifler. Ama Bakanlığın uygulamasının yaygınlaşması zaman alabilir ve bu süre zarfında açığı diğer denetimlerle kapatma yolu, bir çözüm olarak göz ardı edilmemelidir.

          Benim bu konuda istediğim, piyasaya arz ile işletmeye almanın karıştırılmaması, işletme kısmı için kendimize uyacak bir uygulamanın vakit geçmeden başlatılmasıdır. Şimdiki uygulama şartlarında her geçen zaman aleyhimize çalışıyor ve bizleri zorluyor.         Bu konuda konuşmak ve çalışmalara karışmak istemiyorum ama gördüğünüz gibi sorulunca da duramıyorum. Herkesi mutlu edecek bir hukuk muhakkak ki mümkün değildir ama iyi ve gelişecek firmaların önünü açacak bir uygulamanın seçilmesinin iyi olacağını düşünüyorum. Buda denetimden geçiyor galiba.

SİZİ EN SON İZMİR’DEKİ ÇINARLI END. MESLEK LİSESİ EĞİTİM KUYUSU VE MAKİNE PARKI’NIN AÇILIŞINDA GÖRDÜK. SİZİ BU ÇALIŞMANIN MİMARI OLARAK GÖSTERİYORLAR. BU BAĞLAMDA, ORADAKİ KONUŞMANIZ DA BELİRTTİĞİNİZ ÜZERE, İNSANA YATIRIMIN ÖNEMİ NEDİR SEKTÖRDE?

Önce bir konuyu düzeltmeme izin verin. Bundan iki buçuk yıl önce Uluslararası Asansör Mühendisleri Birliği İzmir Üyeleri ve Löher, Asa, Ekol, Omas gibi asansör firmaları olarak, Dokuz Eylül Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümüne bir eğitim asansörü yapmaya karar verdik. Sayın hocamız Zeki Kıral’ın ve sektörün desteği ile bu çalışma yapıldı, ders notları hazırlandı ve ders arkadaşlarımızca verilmeye başlandı. O zamandan buyana da ders devamlı olarak veriliyor. Çok iyi sonuçlar elde edildiğini de buradan belirtmekte yarar görüyorum. Bu çalışma esnasında ekip olarak Çınarlı’ya da aynı tür bir çalışmanın yapılması kararı alınmıştı. Aynı anlayış ile bir çalışma başlatıldı. Sayın Hocalarımız Mehmet ve Kudret Bey ile sektörün yoğun destekleri sonucu eğitim asansörleri ve makine parkı yenilenmesi çalışması başarılmıştır. Benim biraz daha esnek bir çalışma zamanımın olması ve organizasyonda yer almam böyle bir görüntü yaratmış olabilir ama bu şekilde bir tanıtım, görev alan diğer arkadaşlara ve katkı koyan sektör mensuplarına haksızlık olur. Hepimiz bir olduk ve hepimizin katkısının olduğu bir eser meydana getirdik diyelim, herkesin hakkını verelim. Buradan destek olan herkese tekrar teşekkür ediyorum.

Bir ülkede yapılacak yatırımın ilk başı insandır. Bir ülkeyi ileriye, yollar barajlar taşımaz. Ama yolları, barajları, sanayiyi yaratacak insanları yetiştirirseniz küllerin içinden bile bir gelecek yaratabilirsiniz. Üstelik sadece teknik gelişme, bir ülkenin mutluluğunu sağlayamaz. Bunu paylaşacak bir kültür ve ülke sevgisi yaratmanız gerekir. Gelişmiş ülkeler incelendiğinde bu gelişmişliğin arkasında ciddi bir eğitim programı ve ülke sevgisi olduğunu görürsünüz. Ancak eğitimli insanlarla bir yere varılabilir.

Sektörler içinde aynısı geçerlidir. Son dönemde imalatçılarımız hızlı bir gelişme gösterdi. Sektörde sayısal bir çoğalma görüyoruz. Bu gelişmeyi devam ettirebilmemiz için gelişmiş insan gücünü de sağlamalıyız. Dokuz Eylül Üniversitesi ve Çınarlı Endüstri Meslek lisesinde yapılan çalışmalar buna birer örnek sayılabilir. Ama sadece başlangıçtır. Açılışa birçok bölge derneğini ve katılımcıları çağırırken, bu güzel anı paylaşmak kadar buna benzer çalışmaların bölgelerde yapılması gerekliliği mesajını da vermeye çalıştık. Nicel gelişmemizi nitel bir gelişmeye dönüştürebilmek ancak yetişmiş insanla mümkün olabilir. Yoksa İtalya veya İspanya taklitçiliğinden kurtulamayız. Bu gelişmeyi sağlayamadığımız durumda, liderliğini üstlenmeye çalıştığımız Avrasya Pazarında bunu sürdürmemiz pek kolay olmaz. Unutmayalım ki hiçbir taklit aslı gibi olamaz. Kendi asıllarımızı yaratabilmemiz içinde eğitim ve gelişmeyi sağlamalıyız. Bugün kendi aslını yaratma çabası çok az firmada görülüyor. Bunu başardığımız zaman asansör sektöründe bizi kimsenin tutabileceğini sanmıyorum. Bütün sektör mensuplarına ve asansör derneklerine çok iş düşüyor. Bunu da başaracağımıza inanıyorum. Şimdiden çalışmaların başladığını biliyorum. Umarım kısa süre sonra o açılışları da yaşarız.

ORADAKİ KONUŞMANIZDA “DİPLOMA ALMAK YETERLİ DEĞİL ARTIK” DEDİNİZ. 5544 SAYILI MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU KANUNU’DA GÖZ ÖNÜNE ALINDIĞINDA GENÇLERE ÖNERİNİZ NEDİR?

 Ülkemizdeki eğitim sistemini ihtiyaca göre düzenlenmiş bir sistem olarak görmüyorum. Büyük çoğunluğu düz liselerden oluşan ve bunun devamında çoğu tabela üniversitesi konumundan çıkamamış üniversitelerle devam eden bir sistem. Bu sistemin içinde eğitiliyormuş gibi yapılan gençlerimiz. Ne olduğunu bile anlamadan bir diplomaya sahip oluyorlar ve bir yere geldiklerini zannediyorlar. Böyle bir sistemin içinde eğitilmiş bir gençten ne bekleyebiliriz. Bizi nereye kadar taşırlar. Teknolojinin son derece hızlı geliştiği, her meslek dalında neredeyse on ayrı branşın oluştuğu, mesleklerin özel uzmanlık alanlarına dönüştüğü bir dönemde, bu tür gelenekçi bir eğitimin ve verdiği diplomaların çokta faydalı olduğunu düşünmüyorum. Artık herkes etiket değil bilgi istiyor. Bilgiye para ödeniyor. Bu yüzden gençlerimize bir meslek önermeliyiz. Eğitim alanlar bunun sonunda bir mesleğe başlangıç yapabilecek bir seviyeye gelmeli. Artık insanlara “bir diploma alda hayatın kurtulsun” gibi umut dağıtmaktan vazgeçmeliyiz. Aldığınız diplomadan çok öğrendiğiniz meslek önemli, bunun kıymetini iyi anlayın dememin sebebi buydu. Biz Çınarlı ’ya bu yatırımı yaparken açıkça kendimizi düşündük. Kendimiz ve sektörün geleceği için bu çalışma yapıldı ve bir eksiği tamamlayacağını düşünüyorum.

5544 Sayılı Kanunla yetkili personelin iş yapması yolunda ilk adımlar atılmış oldu. Artık cebine anahtar takan meslek icra edemeyecek. Belirli bir eğitim ve sonunda sınav yapılarak konusunda bilgili insanların iş yapmasına izin verilecek. Bu kendi sektörümüzde yetkili montör tanımı içinde çok gerekli. Böyle bir tanım olmadığı için şu an kanunen uygulama sorumlusu sadece mühendis olabiliyor, buda haklı olarak birçok tepkiyi yanında getiriyor. Böyle bir çalışmanın sonunda montör yetkilendirilecek ve yaptığı montajın sorumluluğunu alabilecek, bence de doğru olan yaklaşım budur. Mühendis tasarımdan, montör de yaptığı montajdan sorumlu olmalı. 5544 Sayılı Kanunun bu yolu açacağını, bir müddet sonra bu tür uygulamaların yaygınlaşacağını düşünüyorum. Bunun da en güzel yolu bir okuldan o konuda eğitim ve sertifika alarak yola çıkmak olabilir. Bu kanun ve uygulama yönetmelikleri sonunda, Meslek Liselerinin öneminin daha da artacağını düşünüyorum. Ama Meslek Liselerinin de bu gün içinde bulundukları durumdan bir an önce kurtarılmaları ve çağdaş bir eğitim seviyesine çıkarılmaları gerekir.

ASANSÖR TASARIM PROGRAMLARI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARINIZ DA OLDUĞUNU BİLİYORUZ. BU KONUDA NEREDE TÜRK ASANSÖR SEKTÖRÜ? BİLGİSAYARLI TASARIMIN ÖNEMİ YETERİNCE KAVRANDI MI SİZCE?

            4M Yazılım gurubunun tasarım programlarından birisi olan Fine-Lift Asansör programı ile bir yıldır çalışıyoruz. Bayağı bir aşama kaydettik. Artık hesaplar ve çizimler için kullanılabilir bir seviyede program haline geldi. Yanlış anlaşılmasın eskidende çalışan bir seviyede idi ama bizim istediğimiz hesapları ve çizimleri yapmıyordu. Bazı noktalarının eksik olduğunu düşünüyorduk. Ben bu çalışmada “business” kısmı denen mesleki uygunluk bölümünde görev aldım. Bunların kodlanması ise tamamen 4M gurubunun çalışması ile oluştu. Tabiki bir programda hiçbir zaman sondan bahsedilemez. Daha yapılması gereken çok şey var, eklemek istediğimiz bölümler var. Çalışmalarımız devam edecek ama şu anda ortalama bir firmanın çizim ve hesaplamalarını yapacak seviyeye geldi. Bir çizim motoruna sahip olması ve çizimlerin özel durumlara uygun hale getirilebilmesi ile, hesapların yazılı olarak Word programına aktarılabiliyor olması programın artı kısımları. Özel durumlarda programa eklenebilir kütüphaneler yaratabiliyorsunuz. Çizim motoru olarak İntelli-CAD kullanması ayrı bir artısı. Bu programı alan bir kişi ayrıca Autodesk-AutoCAD almadan da her türlü ihtiyacını karşılayabilir, Auto-Cad çizimleri açabilir. Zaten programda çizimlerini dwg dosyası olarak saklıyor.

            Bir asansör firmasının yeni dönemde en fazla zorlandığı kısımların başında teknik dosyaların hazırlanması geliyor. Böyle bir programdan yaralanılması durumunda, en fazla vakit isteyen hesaplama ve çizim kısımlarından zaman tasarruf edilmiş oluyor. Ama bu anlayışın daha tam olarak yayılmadığını görüyoruz. Zamanla bu konuda bir gelişme olacağını ve bilgisayar tasarımının daha yaygınlaşacağını düşünüyorum. Buda firma profilleri ile yakından ilgili bir durum. Firma teknik yapılarımız geliştikçe bu konuda da artışın olacağını zannediyorum.

ASANSÖR HABER DERGİSİ SEKTÖRDE YERİNİ ALDI. İLK SAYIMIZI NASIL BULDUNUZ? ÖNERİLERİNİZ VE ELEŞTİRİLERİNİZ?

Açıkça söylemek gerekirse beklediğimden daha iyi bir çalışma ile karşılaştım. Muhakkak ki zamana ihtiyaç var. Ama herkese eşit yaklaştığınız ve olaylarda taraf tutmadığınız sürece bu gelişmeyi sürdüreceğinizden eminim. Her sektörde taraflar, farklı düşünceler, yaklaşımlar vardır. Siz haberci özelliğinizle her zaman her yerde olmalısınız. Tarafsız ve yorumsuz, kavgaya yer vermeyen bir yaklaşım sizi daha yükseklere taşıyacaktır sanıyorum. Rekabetsiz bir ortam insanları geriye götürür. Çalışmalarınızın başarılı olmasını dilerim.

Serdar Tavaslıoğlu

Elk. Müh.

Bir yanıt yazın